Yeme Bozukluğu Bir Tür Kendine Zarar Verme Biçimidir!
Kendine keserek zarar verme davranışı gibi, yeme b...
İştahsızlık ve ağırlık kaybı gibi genel tıpta çok sık görülen şikayetlerle seyreden anoreksiya nervoza,dramatik bir psikiyatrik bozukluktur. Günlük tıbbi uygulamada anoreksiya nervozanın karakteristik özelliklerinin yeterince bilinmemesinin doğurduğu bazı ayırıcı tanı sorunları görülebilmektedir.Anoreksiya nervoza,kilo almaktan aşırı korkma,bireyin vücut ağırlığını ve biçimini yanlış değerlendirmesi,bir deri bir kemik haline geldiği halde kendini hala şişman olarak değerlendirme gibi belirtilerle görülen bir ruhsal rahatsızlıktır.
Anoreksiya 10-30 yaşları arasında,sıklıkla 12-18 yaşlarında görülen,kadınlardaki görülme sıklığı erkeklere göre %95 fazla olan bir bozukluktur.1873 yılında Gull ve Laseque tarafından tanımlanmıştır. Tedavi edilmediğinde ölüm oranının yüksek olması ve batı ülkelerinde yaygınlığının giderek artması bu hastalığa ilgiyi artırmıştır.
Anoreksiya nervozalı hastaların vücut ağırlığı ve vücut biçimleriyle ilgili aşırı zihinsel uğraşları vardır. Hastalar vücut ağırlığının artmasını engellemek için zorlu egzersizler (yürümek, bisiklete binmek, yüzmek vb.) ve sıkı diyet uygular. Buna bağlı olarak ortaya çıkan ağırlık kaybını takibeden yaklaşık 1.5 yıl içinde hastaların % 30-50'sinde aşırı yeme atakları ortaya çıkar.
Hastalar şişmanlamaktan aşırı korktuğu için bu yeme ataklarından sonra kendini kusturma, laksatif ve diüretik kullanma sıktır. Bu nedenle anoreksik hastalar, diyet kısıtlaması uygulayan kısıtlanmış tip ve yeme ataklarının olduğu bulimik tip olarak iki alt tipe ayrılmaktadır.Gerek diyet kısıtlaması uygulayanlar, gerekse aşırı yeme atakları olanlar zayıf kalmaya aşırı gayret gösterir karbonhidrat ve yağ içeren yiyeceklerden kaçınırlar.
Anoreksiya nervoza ile birlikte depresif belirtiler sık görülmektedir.Depresyon dışında obsesif kompulsif bozukluk, histrionik özellikler, anksiyete ve hipokondriyazis, anoreksiya nervozaya sıklıkla eşlik eden ruhsal bozukluklar arasındadır.Yapılan bir çalışmada 31 obsesif kompulsif bozukluklu kadın hastada % 26 oranında anoreksiya nervoza saptanmıştır. Bir diğer çalışmada 30 yeme bozukluklu hastanın % 60'ında kaçınan kişilik özellikleri, % 7 'sinde borderline kişilik özellikleri saptanmıştır. Yeme bozukluğu olan hastaların % 30'unda çocukluklarında seksüel kötüye kullanım olduğu bulunmuştur.
Hastalığın başlangıcı sıklıkla stresli bir olay ile birliktedir. Orta ve yüksek sosyo-ekonomik sınıflarda, zayıf kalmanın desteklendiği mankenlerde ve balerinlerde daha sık anoreksiya
nervoza görüldüğü bildirilmektedir.Bu hastalığın oluşumunda gelişimsel aile dinamikleri ve biyolojik faktörler önemli rol oynar.Bu kişilerin ergenlik dönemi sorunlarıyla baş edebilmede yetersiz oldukları, sosyal çevrede ince olmak önemliyse kendilik değeri ve başarının kriteri olarak anoreksiya nervoza geliştiği ileri sürülmektedir.
Psikoanalistlere göre cinselliği kabul edememe sonucunda hasta kendisini aç bırakarak gebe kalmayı reddettiği,anne-çocuk ilişkisi üzerinde duranlara göre ise bireyselleşme ve ayrışma süreci ile ilişkili çatışmaların üstesinden gelmede başarısızlık olduğu için anoreksiya nervoza ortaya çıkmaktadır.Bu kişiler iddiacı, rekabetçi oldukları halde bu rekabeti kaldırabilecek yapıdan yoksun oldukları, bu durumun yarattığı sıkıntıyı kolay çözemedikleri için benlik saygılarının azaldığı, bunun çözümünü de dış görünümlerinde aradıkları ifade edilmektedir. Kültürün burada çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Batılı değerlerin egemen olduğu dünya görüşüyle yetişmiş kızlarda anoreksiya nervoza daha sık görülmektedir.
Hastaların % 40’ı tamamen, % 30'u kısmen düzelmekte, % 30'u kronikleşmektedir. Mortalite oranı % 22, kronik vakalarda intihar oranı % 2-5 olarak bildirilmiştir.Tedavinin birinci amacı hastanın vücut ağırlığının düzeltilmesi, ikinci amacı bireyin zayıflamayla ilgili uğraşılarının azaltılması, kendine güvenin ve bireyselliğin sağlanmasıdır. Tedavinin diğer amaçları fiziksel komplikasyonlar (hipokalemi, dehidratasyon) ve birlikte olan psikiyatrik bozuklukların (majör depresyon) tedavisi ve tekrarların önlenmesidir.Hafif olgular ayaktan tedavi edilirse de anoreksiklerin hastaneye yatırılarak tedavileri bazen hayat kurtarıcı olabilir. Hastane tedavisinin en önemli amacı sağlıklı biçimde ağırlık alması için kişinin yemeyi öğrenmesini sağlamaktır.Hastanın vücut ağırlığının düzeltilmesinde kullanılan tedaviler:Hemşire bakımı, yüksek kalorili diyet ve yatak istirahatı,davranış değiştirme teknikleri,hiperalimentasyon ve tüple beslenme gibi zorunlu tedaviler,psikoterapi,farmakoterapi.