Boşluk Hissi mi? Yalnızlık Duygusu mu?

Image Description
bosluk-hissi-mi-yalnizlik-duygusu-mu

Yalnızlık boşluk mu? Boşluk mu Yalnızlık?

Yalnızlık siyah değil, çünkü siyahın rengi var. Yalnızlık şeffaf görünen , gösteren, gizlemeyen savunmasızlık ‘’cenin’’ gibi. Koruyan bir kalenin olmayışı , boşluk yaratan ama boşluk değil. Kocaman bir yerde küçücük kalmak. Yalnızlık için ‘’ yalnızlık’’ kelimesi bile kalabalık. Yalnızlık ‘’ su’’ gibi renksiz. Aslında çok derin saran ama kapsayamayan. İçinde var olduğun ama içinde hissedemediğin bir şey, içindeyken hep dışında hissettiğin. Yalnızlık, ‘’içi boş’’ bir kucak, bir bebeğin kucakta asılı havada asılı kalması, Ne yerde ne havada olmak. Yalnızlık acı değil, sızı değil, yağlanmış bir makine. Hissizliğin hissi aslında. Düşüncenin boşluğu, istikrarlı bir kesintisizlik….İddialı bir çaresizlik.

Yalnızlık, yalnızlıkla yalnız başına baş edilebildiği zaman yalnızlık olmaktan çıkar. Yalnız kalabilmek kendine , kendiliğine tahammül edebilmektir. Kendini , kendiliği duyabilmek Kendine kulak misafiri olmadan dinleyebilmek.

Dinlemeye gönüllü olmak, duyacaklarından korkmadan dinleyebilmek. İşittiklerini işleyebilme cesareti gösterebilmek. İçsel keşif yapmaya, içsel yolculuğa çıkabilmeye önce niyet sonra da cesaret gösterebilmek.

Boşluk, onu bir abajur gibi hissediyorum. O artık bir obje oldu benim için. Hayatımda bir sürü objeler var. Onları kullanmam ama beklemeleri iyi hissettirir. Eski ayakkabılarımı , çantalarımı atmam yer kaplarlar onları giymem, takmam. Eskiden etrafımda bir sürü insan olduğunda da onlar içi boştu, kalabalığın içi boştu.

Boş ve boşluk; boşluk varlığımın içini doldururken, diğer yandan yokluğuma zemin hazırlar. Şurada hissediyorum, göğsümde onu bir huzursuzlukla ,bir acıyla bazen bir sızıyla…Sızdırmayan bir sızı. Sızdırmayan bir o kadar dolduran bütün benliğimi. Sızdırmıyor, sızmak için ‘’sızısızlık’’ için alkol alıyorum.

İçimde ilk önce bir huzursuzluk başlar. Bir vicdan azabı mı? Bilmiyorum. Derinden gelir, içten, içimden olabildiğince bir anda her tarafımı kaplar ama merkezi göğsümde sanki..

Herkesin yalnızlığı ve boşluk hissi kendine desek de, herkes benzer şeyleri tarif ediyor. Yalnızlık ve boşluk hissi benzer olsa da farklı şeyleri tarif eder. Ama içerden gelen, öznel olan, içsel öznelin bir yansımasıdır. Kendiliği sarar, kendiliği kaplar. İçsel olanla kendilik arasındaki bağı bir gevşetir bir sıkılaştırır. Bir halatın gerilmesi ve gevşemesi gibi. Boşluk doldurulmak istenir. Ama o boşluk her malzemeyi kabul etmez. Boşluk doldurulmak istenenle dolmaz. Çünkü boşluk başka bir şeye ihtiyaç duyar. Yalnızlık her ne kadar gidermek istese de yine kendilik boşluğu ve yalnız kalmayı sabote eder. Boşluk dışsal olanla, yalnızlık ise çevresel olanla alaka kurulur. Fakat bunların dışsallıkla alakası yoktur. İçten gelenin çaresi içeridedir.

Bazı insanlar çoğu zaman bir ''boşluk hissi'' olarak adlandırdıkları acı verici ve rahatsız edici bir öznel yaşantı tanımlarlar. Bu boşluk hissi ile insanlar içsel yaşantılar-bir boşluğu oluşturan ve hissedilen bu acının ve huzursuzluğun- nedenleri üzerinde durmaktan ziyade bir çok faaliyet (alkol, madde, seks, saldırganlık, aşırı yeme davranışı ve düşünmeyi ve asıl içsel olanı hissetmeyi engelleyecek diğer faaliyetlerde bulunurlar. Böylece bu acı verici içsel yaşantıdan, öznel yaşantılamadan anlık-geçici olarak kurtulmuş olurlar.

Bu hisleri yaşayan insanların bir kısmı bu öznel yaşantıları, acı ve huzursuzluk verici durumları yaşamak, hissetmek, düşünmek yerine onları mekanikleştirip, cansızlaştırıp kendilik ile onu dolduran iç nesneler dünyası arasındaki bağlantıyı koparma girişiminde bulunurlar. Ve ilişkilerinde özellikle ötekini içsel nesne olarak belirleyip ona yapışarak hatta onunla bütünleşerek aşırı eylem yerine eylemsizliği seçerler. Bu seçim bilinçdışı bir seçimdir. Seçimin bilinçdışı olması nedeniyle kişi bunu bilinçli savunma ve açıklamalarla kendince kılıflandırıp-yasallaştırarak bu gerçekliği yaşamaya başlar. Bu gerçekliği açıklaması ise ''onsuz yapamamak'', ''ne kadar yakın olursam o gitmez '',gibi kendisinin de anlayamadığı bir şekilde ilişki kurar. Yapışarak kurduğunu sandığı ilişki sevgi nesnesine yatırımdan ziyade içsel kaygıyı susturmaya yöneliktir. Yani asıl yatırım ötekine ve kendiliğe değildir. Yatırım yapmak bütünleşmiş ve farkında olunan kendiliğin ve ötekinin kendiliğinin farkında olması ile ilgilidir. Boşluk hissinden söz eden bu insanların bir kısmı ise yukarıda söz ettiğim gibi direkt olarak eyleme-harekete yani düşünce ve hissin önüne geçebilecek her türlü davranışsal manevraya başvurur. Oysaki eylemle-eylemsizlik arasında fark yoktur. Bu boşluk hissi ile eylem(acting out) yaparak baş edenler(aslında baş edemeyenler) biraz daha ''labil''(oynak) kişilik organizasyonuna sahipken , mekanikleştirenler ise biraz daha ''inhibe'' olmaktadırlar. İnhibe olanı ''labil'' kılmak açmak, cansız olanı canlandırmak çok daha zordur. Boşluk duygusuna sahip bu insanlarda, kendilerini herhangi bir meşguliyetin olmadığı yani meşguliyetsizliğin öznel acıyı ve huzursuzluğu tetiklediğinde umutsuzluk içine girip sevilmek ve sevebilmek konusunda yaşadıkları kuşku da aslında bu öznel boşluk hissiyle baş etme yöntemidir. Bu kez de bu boşluk hissi , depresif duygulanımlarla dolmaktadır. Bu depresif insanların boşluk hisleri, yalnızlık duygusuna yakındır ama boşluk hissi yalnızlık değildir. Depresif duygu durumuyla birlikte arzulanacak bir şey olmadığını düşünen kişi doyumdan ve umuttan uzaklaşamaya başlayarak kaçmaya çalıştığı acı verici öznel yaşantıyla tekrara karşılaşır.

  • Boşluk hissi
  • Acı, huzursuzluk verici
  • öznel yaşantı
  • Depresif-Anti depresif savunma
  • (eylem vurma)
  • Geçici boşluk doldurma
  • boşluk hissi

Kişi yukarıdaki kısır döngü içinde yaşamakta savunmaları çökene kadar da bu bunaltının yeterince farkında değildir.

Bu insanlar kendiliklerini ve ötekinin kendiliğini bütünleşmiş olarak algılayamamakta ve bu bütünleşmişlik gerçekleşmediği ve bu yüzden de öteki de bu şekilde algılandığı için kişi sahte kendilik ve sahte ötekini sahte bir ilişki içinde yaşar. Bu bütünleşmesinin gerçekleşmeyişi normalde yaşanabilecek travmatik ,olumsuz olaylar ve durumları da tolere edebilmek ve göğüsleyebilmek çok ağır gelmekte hatta göğüsleyememekte herkesin yaşayabileceği ilişkinin döngüsü içinde olabilecek çatışmaları çözümlemek bir kenara dursun onlara tahammülleri az olacaktır. İşte tam bu noktalarda da bütünleşmemiş kendilik hasarlarıyla birlikte kendisini savunmaya geçecek daha büyük bir yıkım yaşamamak ve dağılma durumuna karşı da ilkel yöntemlere başvuracaktır.

Kendiliğin bütünleşemediği bu insanlar öteki ile de ilişkisel düzeyde bütünleşemedikleri için sevgi ilişkilerinin içi boşaltılmıştır. Dünyaları cansız nesnelerden ibaret olur ve sevdiklerini söyledikleri ve cansız nesneler acı verecek şekilde anlamsızlaşır. Boşluk hissi depresif bir pozisyon değildir, ayrıca bir depresyon değildir. Boşluk hissi bir depresyonu başlatabilir ama boşluk hissi bir depresyonun ürünü değildir. Boşluk hissini yaşamak depresif pozisyona sahip olamamak la ilgilidir. Boşluk hissi melankolik bir durum da değildir. Yalnızlık ise bu durumunda depresyona daha yakındır. Boşluk hissi yapısı gereği ve süreci içindekilerle ve aynı zamanda gelişimsel dönem olarak da yalnızlık ve depresyondan farklıdır. Yalnızlıkta ulaşılamaz olan içsel nesneye duyulan özlemi anlatmakla birlikte buna suçluluk ve süper egonun benliğe saldırışından söz edebiliriz. Boşluk hissinde aslında hissizlikten, hissedemeyişten söz edilir. Dolayısıyla bu insanların ifadelerindeki acı ve huzursuzluk dışında suçluluk yoktur.

Boşluk hissi ‘’içsel ve ters akıntı’’ gibi hem içeride hissedilen ama dışsallaştırmaya çalışılan hem kökeni hissedilmeyen ama kökenin yansımalarından acı ve huzursuzluğun temsilciliğinde hissedilendir. Boşluk hissi şizoid bir durum aynı zamanda yarı otistik bir yapılanma gibidir. Sürekli boşluk hissinden söz eden acıyı kendince tarif etmeye çalışan ama diğer yandan ciddi miktarda ‘’ot’’ içen bir hastanın kendisini otistik/ ot-istik hissedişi gibi…

Kaynakça

Kernberg OTTO 1975 Sınır Durumlar Ve Patolojik Narsissizm.