Ergenlikte Karşı Gelme Bozukluğu
Söz konusu bozuklukta bedene fiziksel olarak zarar...
Sağlık, insanın fiziksel, sosyal, duygusal ve bilişsel durumlar gibi yaşamının bütün boyutlarıyla ilgili bir kavramı düşündürmektedir. Bu anlamda sağlık, yaşamdan memnuniyeti ve yaşam kalitesini içermekte ve kendini gerçekleştirmenin giderek artmasını ifade etmektedir (Edelman ve Mandle 1998).
Bu yüzden ergenlik dönemi geçmişte zayıf kalmış, olgunlaşamamış olan davranışların yapılandırılması için ikinci bir fırsattır.Ergenlik dönemi bedensel ve ruhsal gelişimin en hızlı olduğu, çocukluktan erişkinliğe geçişi içeren ve adeta bireyin yetişkinlik süreci için test sürüşü yaptığı önemli bir dönemdir. Ergenlikte beden cinselleşir ve ergen, bedenin bu fiziksel olgunlaşması ile yetişkinlere ve ebeveynlere karşı çocuklukta var olmayan fiziksel bir güç kazanır. Bu güç kazanımı ergenlik döneminde ergenin büyüklenmeci tutumunu ve davranışlarını oluşturur. Büyümekten, olgunlaşmaktan ve fiziksel gücün doruk noktasına ulaşmasından söz ettiğimiz bu dönemde beslenmenin hayati bir önemi olup yetişkinlik döneminin gidişatını etkileyecek bir unsurdur. Bu dönemdeki fiziksel değişiklerle birlikte vücut, besin gereksinimlerini de değiştirmektedir. Beslenme, çocukluk ve ergenlik dönemecinde yeterli ve dengeli ve dönemin gereklerine uygun olmazsa ilerki dönemlerde kronik hastalıkların oluşmasına sebep olur. Ergenlik döneminde yetersiz ve kötü beslenme alışkanlıkları yetişkinlikte obezite, cinsel gelişimde gecikme ve dolayısıyla cinsel kimlik problemleri ve diğer fizyolojik rahatsızlıklara zemin hazırlamaktadır. Pek çok çalışmada, yıllık ölümlerin yarısının çocuk, adölesan ve yetişkin dönemlerinde sağlığa zararlı yaşam biçimi seçilmesinden kaynaklandığı belirtilmektedir (Doughertery 1993, Edelman ve Mandle 1998, Esin 1997, Fish ve Nies 1996, Jackson ve
Saunders 1993, Spear ve Kulbok 2001).
Yeme bozukluklarının ergenlik döneminde ortaya çıkması, ergenliğe girişin yarattığı karmaşa ve bedensel değişimlerin ergenin bedeni ile olan ilişkisini kırılganlaştırması yüzündendir. Ergenlik dönemecindeki genç, toplumsal onayın yanı sıra, ailesinden de erişkinliğe geçişine dair onayı beklemektedir. Bu hem kendi bütünlüğüne hem de cinsellik kazanmış olan bedenine alacağı bir onaydır. Bu onayı ve desteği bulamayan ergen, çocuksu bedenine dönmek isteyecek ve gelişmekte olan cinsiyeti belirginleşmiş bedenini tahrip etmeye yönelecektir. Bu zeminde ortaya çıkan yeme bozukluklarında; gencin bedeni, iç dünyasındaki ruhsal çatışmalarının dışavurum aracı haline gelecektir.
Ergenliği bir bütün olarak değerlendirdiğimizde bu dönemdeki bilişsel, psikososyal ve fizyolojik dönüşüm ve değişimlerin beslenme kalitesinden bağımsız düşünülemeyeceği ortadadır. Bu dönemdeki yetersiz ve dengesiz beslenmenin, ergenlerin dikkat sürelerini kısalttığı, algılamalarını zayıflattığı, öğrenme güçlüklerine ve davranış bozukluklarına yol açtığı görülmektedir.
Bu nedenle ergen beslenmesini değerlendirirken aşağıdaki ölçütler beslenme ile ilişkili sorunların belirlenmesi açısından önemli noktalardır:
Çocukluk ve ergenlikte beslenme davranışı sadece besin alımı olarak değerlendirilmemeli beslenme davranışı çocuğun otonomisini kazanması olarak da düşünmelidir. Özellikle ergenlikte başlayan yeme bozukluklarında ergenlerin anne ve babalarının yeme konusunda fazla müdahaleci ve bireyin otonomisinin gelişmesini engelleyici bir yapısının olduğunu söyleyebiliriz. Bu müdahaleci tutum gencin bireyselleşmesini cesaretlendirmez ve bağımlı bir yapılanma gelişmesine neden olur. Bu yüzden gencin ergenliğin özelliklerinden biri olan bireyselleşme çabası ailenin müdahaleci tutumu ile kesintiye uğrar. Yaşadığı çatışma ergeni kontrol edemediği ve bağımlı olduğu aile üyeleriyle mücadeleden vazgeçmeye ve kontrol hissini sağlayabileceği tek alana, kendi bedenine yöneltmektedir. Ergenlik döneminde ortaya çıkan yeme bozuklukluklarında kontrol olgusunun merkezi bir yer tuttuğu görülmektedir.