Psikolojik Terapi Nedir?
Bir psikoterapist veya psikolojik danışmanla görüş...
Eğer çiftler sabırsız davranıp bu ilk iki yılda ortaya çıkabilecek sorunları çözümleyebilme konusunda istekli davranabilirlerse en zor gibi görünen ilk iki yıl evliliğin ilerdeki yıllarında son derece neşeli ve keyif verici olarak hatırlanabilir. Evlilik süreciyle flört süreci her ne kadar birbirinin devamı da olsa farklı dinamikleri vardır. İlk iki yıl öncelikle hayal kırıklıklarının yaşandığı dönemdir. Evlilik içerisindeki görev dağılımı, maddi sıkıntılar, anlayış farklılıkları, kişinin kendisine özel zaman bulamayışı, eskisi gibi olmayan cinsel yaşantı ( tatmin edici olmayan seks) gibi belli başlı nedenlerle çiftler ayrılma kararı alırlar. En çok korktukları ise yaşanan çatışmalardır. Ve ''yol yakınken ayrılmak lazım'' gibi ifadelerle gelecekte de aynı sorunların yaşanacağı ve bunların hiç düzelmeyeceği ve zaman ilerlemeden bu ilişki köklenmeden ayrılmak lazım gibi düşünceler hakim olmaya başlar.
Diğer önemli bir sorunda eşlerden birinin henüz kendi ailesinden ayrılmaya hazır olamayışı ve tabi ki kendi bağımlılıklarından kurtulamayışıdır. İlk yıllar, bir evliliğin temellerinin atıldığı dönemdir. Temel atılırken ve bu sağlamlaştırılırken fikir ayrılıklarının olması, uyum problemlerinin yaşanması, evlilik ve bir başkası ile aynı çatı altında, mahremiyetlerin en çok paylaşıldığı ve bir ötekinin varlığının kabul edilmesinin oldukça güç olduğu bir süreçtir. Evliliğin ilk iki yılı ile ilgili yapılan araştırmalardan biri yaklaşık 156 çift üzerinde gerçekleşmiş ve bu çiftlerden 56 sı boşanmış, 32 çift ise evliliğini mutsuz sürdürmüş ve 68 çift ise ilerideki yıllarda mutluluğu ve uyumu yakalamışladır. Bu dönemde önemli olan sabırsız davranıp alınan boşanma kararını erteleyebilme gücüdür. Benim danışmanlığını yaptığım çiftlere uyguladığım ankette ise başvuran ve evlilik sorunlarının yaşandığı ilk iki yılında çiftlerin ankete verdikleri cevaplar arasında aslında birlikte eğlenebildiklerini ve cinsel yaşamlarının tatminkar olduğunu ifade etmeleri yönünde olmuştur. Bununla birlikte maddi sorunların ve eşlerden birinin ailesinin evliliğin içinde fazla yer alması en önemli sorunlar olarak tespit edilmiştir. İlginç olan nokta ise gözle görülür maddi sorunlarının olmadığı halde maddi sorunlar yaşamalarının gerçek nedeni olarak para ve evin giderlerinin paylaşılmasında yaşanan anlaşmazlık olmuştur. Yani kollektif yaşayabilme sorunudur. Aslında bunun maddi sorunlardan ziyade görev ve işbirliğinin çok fazla oturmaması olduğu görülmüştür. Yaşanan diğer olumsuzluk ise eşlerin artık birbirlerine eskisi gibi güvenmiyor olmalarıdır. Buradaki güvensizlik ise evlilik beklentisi ve hayalleriyle gerçekliğin çakışmasının yaratmış olduğu hayal kırıklığıdır. Bu hayal kırıklığı ise çiftlerin kendi geçmiş yaşantılarındaki derin ihtiyaçların karşılanamayacağına dair umutsuzluklarıdır. Bilinç düzeyinde baktığımızda birlikte eğlenebilen, cinsel yaşantılarında sorun olmayan, maddi sıkıntının çok fazla olmadığı bu süreç içinde bireylerin kendi içsel uyum sorunlarının ilk iki yılda evliliğe ve evlilikten beklentilere damgasını vurduğu görülmektedir. Bunu ispatlayabilecek en önemli dayanak ise benim uyguladığım anketteki sorunlardan bir tanesi de '' ebeveynlerimize yakın oturuyoruz '' sorusu idi. İşte bu nokta neden derin ihtiyaçların henüz karşılanamadığını ve neden bu ihtiyaçların bu kadar önemli olduğunu ve bunların önemli olmasında dolayı hala anne ve babaya yakınlık arzusunun gerekçesi karşımıza çıkıyor. Bu durum evliliğin ilerleyen yılarında belki 4. ve 5. seneden sonra ailelerden uzak yaşamaya başlamak cesaretiyle çiftlerin birbirlerinin derin çocuksu ihtiyaçlarını karşılamaya karar verdiği ortaya çıkmaya başlar. Bununla ilgili çarpıcı bir örnekten bahsetmek konuyu daha aydınlatacaktır:
Evliliklerinin ikinci yılına yakın bir süreç içinde danışmanlık için gelen bir çiftin görünürde kendi ifadelerine göre ''incir çekirdeğini doldurmayacak'' problemleri vardı ama kavga ediyorlar ve bundan kendilerini alıkoyamıyorlardı. Cinsel ilişkileri kaliteli, maddi sıkıntıların olmadığı, eğlenebildikleri ama nedense birbirlerini bir şekilde ittiklerini fark etmişler ve şiddetli tartışmaların ardından danışmanlık almaya karar vermişler.
Belli bir süre sonra ortaya çıkan sonuçlar ilginçti; bayan N. aslında her şeyi eşiyle yapmak istiyor, ona mümkün olduğunca yakın olmaya çalışıyor ama bay C. ise bundan sıkıldığını direkt söylemese de ima ediyordu. Bay C.nin ailesine yakın bir yerde ev tutmuşlardı. Bayan N. ise ailesi İstanbul dışındaydı.Bu yüzden eşi olan bay C.yi mümkün olduğunca yakın olmakla ondan bütün derin içsel ihtiyaçlarını karşılamayı umuyor ve bundan vazgeçmiyordu. Yakın olmayı her şeyi çift olarak birlikte yapılması gerektiği düşünceleriyle ona fazla yapışıyor ona aslında ebeveyn misyonu yüklüyordu. Bay C. ise eskiden beri yakınlıktan ,temastan çok hoşlanmayan, uzun yıllar yurt dışında yaşamış yalıtkan bir yapıya sahip gibi duruyordu. Ama ailesine yakın oturmayı tercih etmesi de düşündürücü idi. Belli bir zaman sonra olayın analiz ettikten sonra aslında bay C. ninde yalıtkan gibi görünen ama yapışkan olan tarafı eşi bayan N. tarafından(bayan N.nin içsel ihtiyaçları tarafından) engelleniyor ve bayan N. nin kendi içsel ihtiyaçlarının derdine bu kadar düşmüş olması aslında içsel anlamda yapışkan olan ama yalıtkan görünen bay C nin yapışma ihtiyacını engelliyordu.
Evliliklerde özellikle ilk iki yıl eşlerin birbirini tanıdığını sandığı dönemlerde görünmez ve ifade edilemeyen ama var olan bir takım içsel ihtiyaçların varlıkları söz konusu olup onların doyurulmayacağı inancı ve endişesiyle insanlar yol yakınken ayrılmak gibi acele kararlar verme yoluna giderler. Aslında bu tam anlamıyla ayrılmak değil boşanmak/kaçmak düşüncesidir. Ayrılmak içsel/ruhsal bir süreç olup, boşanmak için resmi prosedürüdür.
Son olarak evliliğin ilk iki yılında düşmanca duygulardan ziyade korku ve endişe duygusu çok daha hakim olup kişilerin ayrılma kararlarını motive eden daha çok korkuları olmaktadır.
İlişki hem dinamikleri olan ve dinamik bir yapıdır. Başarılı bir ilişki bu dinamik sürecin içinde hem dinamikliği korumak hem de dinamikliğin bir sonucu olan duygusal dalgalanmalarda boğulmamak her dalgalanmada sakinliği koruyabilmek ve her şiddetli dalgada suyun üstünde sakin bir şeklide kalabilmekle mümkündür.
Sakinliği koruyabilmek için ise ilişki ortaklarının, çiftlerin her birinin birbirlerinin duygusal regülatörü(dengeleyici) olmaya gönüllü olmakla mümkündür.
İlişki içinde;
Unutulmamalıdır ki iyi bir evlilik, kaliteli ve sağlıklı bir ilişki için bazen savaş verilesi gerekir. Sükunet bazen savaşla gelmektedir. Savaşı bırakıp kaçmak ilişkiye ve ilişkinize ne kadar yatırım yapmak istediğinizin ve ne kadar değer verdiğinizin göstergesidir!