Duygularını Dengelemek İçin Kendilerine Zarar Verenler
Günümüzde bazı ergenlerin endişe, kaygı ve depresy...
Hayat boyu, sahip olunan roller doğrultusunda çok çeşitli ilişkiler kurulmakta ve bu doğrultuda yaşam standartları benimsenmektedir. Ancak bu ilişkiler içerisinde duygusal temellere dayanan ve duygusal temellere dayanan ikili ilişkiler, bireyin iç dünyasında saklı olan en hassas ve en kırılgan noktaların en fazla etki ettiği ilişkiler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın ve erkek olmanın her an sorgulandığı günümüz koşullarında, ilişkilerin taşıdığı anlam pek çok açıdan karmaşık unsurlar barındırmaktadır. Aslında bütün bu karmaşık ve sürekli sorgulanan yapının temellerinde, bilinçaltı süreçlerinin etkinliği bulunmaktadır. Çünkü ilişkiyi meydana getiren her bir seçim, bilinçaltımıza ait önemli bilgiler içermektedir.
İnsanın doğup büyüdüğü yer, kadın ve erkeğe dair bütün ilk bilgilerin kodlandığı yerdir. İnsan doğduğu andan itibaren gözlemleyerek bilgiler edinmektedir. Anne ve baba, bütün bir insan hayatı boyunca oluşturulacak kadın ve erkeğe dair bilgilerin temel rollerini meydana getirmektedir. Doğup büyüdüğümüz yer, ilk rol modellerimiz ve yaptığımız gözlemler hem sosyal anlamda var olmamızın hem de kendi kimliğimizi oluşturmamızın temellerini oluşturmaktadır.
İnsan zaman içerisinde daha çok sosyal ilişkiler geliştirerek, daha fazla gözlem yapabileceği farklı çevrelere dahil olabilmekte ve bu yeni sosyal ilişkilerle kendi ilişki pratiklerini gerçekleştirebilmektedir. Birey tarafından yapılan gözlemler ve bilinç altı tarafından kodlanan her bir veri, gerçekleştirilecek ilişki pratiklerinin aynasını oluşturmaktadır. Yani aslında ilişki sırasında yapılan her seçim, kişinin kendisini tanıması temeline dayanmaktadır.
Kişinin içinde yaşadığı aile ve sosyal çevre yapısı, kendi benliğini bulmasında önemli bilgi verileri oluşturmaktadır. Gerçekleştirilen gözlemler doğrultusunda, aslında bilinç altı sürecinin en fazla etki alanı oluşturduğu ilişki yapısının temelleri oluşturulmaktadır. İlişki, her anlamda farklı kaynaklardan beslenerek oluşturulan kişisel benliklerin bir bütün oluşturmasıdır. Bilinçaltı süreçlerin etkin rol aldığı ve farklılıkların bir bütün oluşturduğu yapılanma olarak ilişki, mutluluk kadar doğal bir şekilde çatışmaların yaşandığı inişli çıkışlı bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Birbirinden farklı gözlemlere dayanarak inşa edilen benlik yapıları, duygusal bağlarla oluşturulan ilişki yapılanmalarında bütün olma çatışması yaşayabilmektedir. Her bir bireyin kendine özgü benlik yapısı, duygusal bağ doğrultusunda gerçekleştirilen seçimlerle kurduğu ikili ilişkilerde kendini tanımakta ve ‘biz’ olmak temelinde yeniden inşa edilmektedir. Doğal olarak farklı benlik unsurları arasında çatışma meydana gelmekte ve ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır. İlişki, çatışmalar temelinde farklı benliklerin bütünlük oluşturması sürecidir. Bu süreçte yaşanan çatışma ya da oluşan çıkmazlar, bir psikoterapi yöntemi olan ilişki terapisi tarafından profesyonel şekilde desteklenebilmektedir.
İlişki sırasında hayat boyu oluşturulan gözlemler, bilinçaltı etkileriyle birlikte kendini bilinçdışı düzlemde görünür kılmaktadır. İlişki terapisi, duygusal ilişkide meydana gelen bilinçaltı etkilerin, bilinçdışı düzlemde saklı olan unsurlarının detaylı şekilde ele alındığı yöntemdir.
İlişki terapisi, temel olarak kişinin kendini tanımasından yola çıkmakta ve duygusal ilişkileri kendini tanıyan bireylerin benliklerinin bütünleşmesi temelinde ele almaktadır. Kişinin kendini tanıması, aslında bütün seçimlerinde olduğu gibi ilişki sürecinde de önemli etkiler oluşturan bilinçaltının sağlıklı şekilde değerlendirilmesiyle mümkündür. İlişki terapisi, kişinin öncelikle kendini tanımasını ve dolayısıyla kurduğu ilişkilerin bilinçdışı yönetimini psikoterapi desteği oluşturarak ya da bilinçaltı çalışmaları gerçekleştirerek sağlamaktadır.
Bireylerin hayat boyu gerçekleştirdikleri bütün seçimler, bilinçaltı tarafından önemli etkilerle yönetilmektedir. İlişki terapisi, aslında mantığımızla açıklayamadığımız ve kendimizi çıkmazda hissettiğimiz ya da çözümsüz olduğunu düşündüğümüz bütün noktaların analizine imkan sağlamaktadır.
İlişki terapisi, hayat boyu kurulan ilişkiler ve yapılan gözlemler ile bugün kurulan ilişkilerin döngüsüne gerçekleştirilen yöntemsel müdahalelerdir. Genellikle bu döngünün içerisinde kendimizi görme, gözden kaçırdığımız noktaları yakalama ve hatta değiştirme imkanımız olmamaktadır. Değiştiremediğimiz ya da gözden kaçırdığımız her bir unsur, kendi tekrarını sağlayarak döngüyü kısırlaştırmakta ve çıkmazlara sebep olmaktadır. İlişki terapisi, bir döngünün içerisinde kendimizi tanıma ve değişme, dolayısıyla söz konusu döngüyü daha sağlıklı hale getirme sürecidir.
İlişki, karmaşık duygusal yapısı gereği sorunlar yaşanabilen bir süreçtir. İlişki terapisi, öncelikle kişilerin kendini ifade etme yöntemlerine yönelik çalışmalar gerçekleştirmekte, böylece kişilerin kendini tanıması ve gerekli unsurlara müdahaleler yapması sağlanmaktadır. Kendini tanımak, kendini ifade etme yollarını daha sağlıklı hale getirmekte, dolayısıyla kişi problem çözme yetenekleri edinebilmektedir. İlişki terapisi, kişinin kendini tanımasını ve problem çözme yetisinin gelişmesini amaçlamaktadır.
İlişki terapisi, ilişkide çıkmaz olarak tanımlanan durumlar, tekrar eden kavgalar ve çözülemeyen sorunlar noktasında, gerekli müdahaleleri gerçekleştirerek öncelikle iletişim problemlerine çözümler oluşturmayı ve kendini ifade edebilen partnerlerle ilişkinin kendi çözüm dinamiklerini öğretmeyi amaçlamaktadır.
İlişki terapisi, büyük çıkmazların ya da kopma noktalarının gerektirdiği destek uygulamaları olarak ele alınmamalıdır. İlişki, çoğu zaman mantıkla açıklanamayan ve daha çok bilinçaltı sürecinin etkilerine maruz kalınan bir süreçtir. Dolayısıyla bu karmaşık süreçte, bireylerin öncelikli olarak kendilerini tanımaları ve kendileriyle iyi ilişkiler kurabilmeleri için ilişki terapisine başvurmaları, daha sağlıklı ve mutlu birlikteliklerin temelini oluşturmaktadır.
İlişki terapisine başvurulan durumları genel itibariyle şu şekilde sıralayabilmekteyiz;