İlişki Terapisi
Hayat boyu, sahip olunan roller doğrultusunda çok ...
Her canlıda temel olarak bulunan hayatta kalma içgüdüsü söz konusudur. Ortaya çıkan tehlike ya da sorunlar karşısında, biyolojik bir tepki olarak vücut tarafından hayatta kalma içgüdüsü devreye girmekte ve potansiyel tehlikeye karşı bir korunma sistemi olarak kaygı, diğer adıyla anksiyete oluşmaktadır. Kaygı, sorunlar ve tehlikeler karşısında zihnimiz tarafından oluşturulan erken uyarı sistemi olarak tanımlanabilmektedir.
Kaygı, geçmişte hayatta kalmak amacıyla fiziksel tehlikeler karşısında ortaya çıkan bir zihinsel alarm kökenine sahip olsa da günümüzde, zihnimizdeki olumsuz bir düşünce ile tetiklenebilen yapıdadır.
Kaygı, genel olarak “nedeni bilinmeyen korku hali” şeklinde tarif edilen bir duygulanım şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaygı tanımının temel unsurlarını şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Kaygının tarifinde ifade edilen unsurların, korku duygusuna benzer nitelikte olduğu gözlemlenmektedir. Ancak korku ve kaygı arasındaki temel farkı; korkunun nedeninin bilinememesi oluşturmaktadır. Kaygı bozukluğu gözlemlenen kişiler, “neden korkuyorum” sorusuna cevap vermemektedir.
Vücudumuzun sağlığı ile ilgili herhangi bir sorun oluşması durumunda, vücudumuzda sorun kaynaklı ağrılar meydana gelmektedir. Bu durum ruhsal sağlığımız için de aynı şekilde işleyiş göstermektedir. Nedeni bilinemeyen bir korku durumu ve olumsuz duygulanımı kaçınılmaz kılan kaygı, ruhsal dengemizi zorlayan bir duruma işaret etmektedir. Ruhsal sağlığa karşı zihin tarafından algılanan bir potansiyel tehdit unsuru, vücutta kendini kaygı ile göstermektedir.
Kaygı hafif ya da orta düzeyde oluştuğu zaman, daha uygun ve hızlı tepkiler geliştirmemizi, daha iyi anlamamızı sağlamakta, başa çıkma becerilerimizin gelişmesini sağlamaktadır. Ancak süregelen düzeyde kaygı ile kişide plan yapma kapasitesi azalmakta, uygun yargılama, becerileri kullanma, yararlı bilgiyi kavrama engellenebilmekte, düşünme ve eyleme geçme ketlenebilmektedir.
Kişide kaygı bozukluğunun patolojik boyutunu belirleyen üç temel ölçüt şu şekilde sıralanabilmektedir;
Kaygı bozukluğu, olağan durumlar karşısında akılcı olamama hatta orantısız davranma ile kendisini belirgin olarak ortaya koymaktadır. Olumsuz duygu durumlarının kontrol edilmesinde güçlük yaşanması, kaçınma ve kaçmaya yönlendirmesi, günlük etkinlikleri engellemesi de ruhsal olarak yaşanan zorlanmaya işaret etmektedir.
Kaygı bozukluğu söz konusu olan kişilerin kurduğu ilişkiler, sürekli içinde bulundukları olumsuz duygulanım sebebiyle, sağlıklı insanlara göre daha sağlıksız ve kötü bir işleyişe sahiptir.