Sekreter Filmine Psikanalitik Yaklaşım

Image Description
Sekreter Filmine Psikanalitik Yaklaşım

Sekreter

2002 Sundance Film Festivali’nde ‘Özgün Senaryo’ dalında ‘Jüri özel Ödülü’nü kazanan Sekreter, genç yönetmen Steven Shainberg'in öğrencilik yıllarından beri peşinden koştuğu bir film. Yirmili yaşlarında hoş bir kadın olan Lee Holloway, bir süre akıl hastanesinde tedavi gördükten sonra evine, Florida’ya döner. Sorunlu ailesinden uzaklaşabilmek için, liseden bir arkadaşıyla çıkmaya başlar, bu arada bir avukatlık şirketinde sekreter olarak iş bulur. Her şey çok normal gözükmektedir; ancak zamanla, Lee ve patronu Bay Grey arasında ilginç bir çekim oluşur. Kökleri çocukluk yıllarında ailesinin yoğun baskısına uzanan mazoşist eğilimlere sahip Lee ile sadist eğilimleri olan Bay Grey, her tür toplumsal baskıdan uzakta, birbirlerini diledikleri gibi kullandıkları bir ilişki içine girerler.

“Sekreter”” filminde farklı bir biçimde perdeye yansıyan, James Spader’ın canlandırdığı ‘patron’ Bay Grey’le Maggie Gyllenhaal’ın canlandırdığı ‘sekreter’ Lee Holloway arasındaki sado-mazoşist birliktelik, bize daha önce sado-mazoşizm temasına el atmış olan “Mavi Kadife”den “Çarpışma”ya, “Düşlerin Efendisi”nden “Sitcom”a kadar birçok filmi hatırlatır.Lee, sevgilisi Peter’la sıradan bir ilişkisi ve bunun yatay izdüşümünde monoton bir cinsel hayatı olan genç bir kadındır. Lee, başarılı avukat E. Edward Grey’in yanında çalışmaya başlayınca, bütün yaşamı değişecek ve anlamına kavuşacaktır.

Avukat’ın sadistik eğilimleri, genç kadının mazoşist zevkleriyle karşılaşınca, ikisi de yıllardır aradığı oyun arkadaşını bulmuş gibi olur.

Filmin yorumlanmasına geçmeden önce filmde bazı noktaları belirleyelim.

Bayan Lee nin babası alkolik,annesi ise kızıyla bağımlılık ilişkisi içinde olan fakat bir o kadar müdahaleci ve ve kontrolü seven bir anne.Yani sadistik bir adamla evli olan mazoşistik bir kadın. Filmde babasının tekrar alkol almaya başladığını öğrendiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşayan bayan Lee bu hayal kırıklığı ve bunun yarattığı öfkeyle baş etme yöntemi olan kendini keserek zarar verme davranışına yöneliyor. jiletlerin,kesici aletlerin ve pansuman malzemelerin bulunduğu çantayı açıyor ve adeta bu ruhsal krize kendisinin keşfettiği ilkel yöntemle yani kendi bedenini keserek, zarar vererek müdahale ediyor. Ardından oldukça anlamlı bir şekilde kestiği yarayı bantlıyor yani kendisinin kontrolünde açtığı yarayı kendisi sarıyor.Bu nokta oldukça önemli bir noktadır.Yani kendisinin kontrolünde kendisine verdiği zararı ve sonucunda oluşan yarayı kendisi sarıyor.Genelde Kendine zarar veren (self mutilatif) bireylerden duyduğumuz gibi ‘acıyı sadece ben kendime veririm ve sonra yine kendim sonlandırırım.Acı benim kontrolümde,benim kontrolümdeki acı bana acı vermez ancak beni rahatlatıp sakinleştirir’.Filmde kendisine zarar vermesine ve yaralanmasına neden olacak diğer karelerde de bayan Lee nin kesmeden önce ve kestikten sonraki duygudurumunun genel itibarıyle benzer olduğunu görmekteyiz.

Baba ve annesin kavga etmesini duyması üzerine bacağını ütüyle yakar ve bu zarar verme davranışının aslında durumsal olana bir tepki den ziyade aslında ailede sürekli böyle ortamların yaşandığına dair ip ucu verebilir.Belli ki evde en azından sözel şiddetin sürekliliğinden söz etmemiz mümkündür.Bayan Lee nin sakinleşme metodu olarak kendisine zarar verme davranışlarını kullanması yani yoğun içsel ve dışsal duygulanımsal bombardımanla baş edemiyor olması ve bu bombardımana neden olan düşünsel ve duygulanımsal olguların söze dökülememesinden hatta tasarımlandıralamamasından kaynaklanır.Evde anne babasının da özellikle babasının alkol kulanımını da işin içine katarsak eyleme başvurmanın doğal ve tek bilinen metod olması da bayan Lee nin bunu ebeveyn ilişkilerinden modellediğini söyleyebilmemiz çok da zor değildir.Bu vakalar için Favazza ve arkadaşlarının bu insanların bu davranışlarını gayet sade bir cümle ile açıklamışlardır;’evde sadece şiddet vardır ve bu kişilerde bunu öğrenmişlerdir.’ şeklindedir. Filmde dikkat çeken diğer bir nokta da her keserek zarar vermenin ardından anlayamayacağımız bir şekilde bayan Lee nin rahatlamasını ,kestikten sonra rahatladığını bize anlatılmaya çalışıldığı suyun üstünde sırt üstü yatan ve suyun üstünde yüzen oldukça gevşemiş beyan Leenin bedenini görmekteyiz. .Filmin kahrmanı bayan Lee bu rahatlama ve baş etme yöntemini yedinci sınıfta keşfettiğini ve bu yöntemi ergenlik çağının başlarından beri uyguladığını belirtiyor. Filmde özellikle verilen bu mesajlar aslında klinikte gördüklerimiz ve literatürde okuduklarımızla uygunluk göstermektedir. Ergenlik döneminin başlarında başlayan bu davranışlar ileri ki yaşlara kadar devam etmektedir. Ve bayan Lee de de böyle olmuştur. Hatta bu davranış o kadar benimsenmiş ve bağımlı olunmuştur ki bayan Lee kendine zarar vermek ve özellikle de kendi bedenini kesmek için kesici aletlerden ve daha sonra kesileri pansumanlamak için bir dikiş seti edinmiştir. Aslında bu dikiş setinin bulunduğu kutu bir nevi ‘acil yardım çantası’ olmuştur. Kendisini yaralayarak sakinleştirdiği ve daha sonra tekrar açılan yaraların kapatıldığı bir törensel davranış.Birey bu yönteme o kadar bağımlı olmuştur ki ‘acil yardım’ çantasını çöpe atmak istese de sonra tekrar dönüp almaktadır. Bu durum adeta bir madde bağımlısının uyuşturucu maddeden ayrılmasında,bırakmasın da yaşadığı yoğun ikileme benzetebiliriz. .Madde bağımlısı bir anda bunu bırakmak istediğini söyler ve elinde ki uyuşturucuyu çöpe atar fakat daha sonra o yoksunluğa dayanamayacağını düşünür ve tekrar geri alır. Bu kişiler adeta bu rahatlama,uyuşma,sakinleşme yöntemine bağımlı olmakta ve tıpkı bir madde bağımlısının yoksunluk krizi gibi adeta kesici alet aramakta ve bulamadıkları noktada ise etrafta huzursuzluk çıkarmaktadırlar. Aslında normalde oldukça boyun eğen bayan Lee nin zaman zaman öfke patlamalarına da tanık olmaktayız. Bu öfke,hüzün,kızgınlık ve diğer yoğun duygulanımlarda adeta düşünce süreçlerinde bir kısa devre olmaktadır.O anda kişi düşünememekte derhal bir eyleme geçmektedir.Yani düşünme sürecinin yerini eylem almaktadır.Filmde de Lee nin o anda düşünme,değerlendirme alternatif çözümler üretme gibi süreçler işlememektedir ve o anda kesmek ile sakinleşmek,rahatlamak arasında bağ kurulmuştur. .

Filmdeki Lee nin patronu olan avukat Grey sekreterinin bacağındaki yapıştırılmış olan bantları görünce bununla ilgili kendince bir yorum yapıyor;’acaba bazen içindeki acı yüzeye çıkmaya başladığında ve sende o içerdeki acının varlığını anladığında sonunda gerçekten burada olduğunun farkına mı varıyorsun?Sonra yaranın iyileşmeye başladığını görerek rahatlıyorsun değil mi?

Filmdeki sekreter Lee için avukat Grey in bu yorumu oldukça etkileyici olmuş ve bayan Lee nin içinde bir yere gitmiş ve zaten idealize ettiği ve koşulsuz şartsız boyun eğmeye ve onun sadizminin boyunduruğuna girmeye hazır olan Lee nin bu tutkusunu alevlendirmiştir.Belki de hiç kimse bu yorumun içeriği kadar yoğun ve anlamlı bir şey söylememiştir.Tabi ki bu yorumu yapanın da bir sadomazoşist olduğunu düşünürsek bu yorumda kendisi ile ilgili de bir takım yaşantılar söz konusudur. Ve bu ilişkinin neden bu kadar tutkulu olduğunu anlamamız da güç olmamaktadır.Çünkü her sadist aynı zamanda ötekinin sadizminin karşısında mazoşisttir.Anna Freud un ‘sadist’e karşı ya aşırı boyun eğen yani mazoşistik konum belirlenir ya da karşı çıkarak sadistik bir pozisyon alınır’ ifadesi oldukça anlamlıdır.Bay Grey in sadistik kişiliği devreye daha fazla girerek ona kendisince ve kendi sadizmini yaşayabileceği bir alternatif önerecektir,kesmek yerine fiziksel ve ruhsal şiddet..Bayan Lee bay grey in karşısında tamamıyla boyun eğen olduğunu ispatlamak için filmde onun sadistik direktiflerine sonuna kadar nasıl boyun eğdiğini ispatlama girşimlerine başlayacaktır.

Avukat ın ruhsal baskısının yanı sıra devreye fiziksel şiddeti de girmektedir; kalçadan tokatlama. Freud bedeni özellikle kalçaları erojen bölgeler olduğunu belirtiyor.Yani bir nevi belki de burada cinsel libido ile yer değiştirmiş olan mazoşistik haz tekrar eski kaynağına geri dönüyor.Dövülme fantazilerinin yerini daha sonra ensestüel arzunun yasakla karşılaşması sonucu belki de onun yerini alabilecek olan kesme ile yer değiştiriyor.Aslında kesme davranışı diğer zarar verme metodlarına göre oldukça seksüel bir davranış tır.Etimolojik olarak,’seks’ sözcüğü ‘secare’(kesmek,bölmek) sözcüğünden gelmektedir ve ‘sexus’ dişi ve erkek arsındaki bir alanın paylaşılmasıdır.Basit anlamda bakılırsa içeri giren sokulan bir cisim vardır,bir penisin vaginayı yarması girmesinin ardından da içinden akan sıvının dışarı boşalımı neticesinde ortaya çıkan sakinleşme durumu aslında oldukça sado- mazoşistik cinsel ilişkinin sembolü gibi.Fakat burada cinsel libidinal arzunun oldukça modifiye(değişime uğramış) olmuş hali gibidir.

Burada duyulan bir zevk vardır. Bunu uyuşturucu gibi,seksüel bir zevk gibi hatta bunlardan da ileri bir zevk in varlığından söz edilmektedir.Ve patronunun onun poposuna vurarak cezalandırması adeta kendisini keserek zarar verme davranışını bırakmasına sebep oluyor onun yerine patronu tarafından poposuna vurulması yada dövülmesi için uygun ortamlar yaratılmak ve kasıtlı hatalar yapmaktadır.Mazoşizmde kalçaların oynadığı rol kolaylıkla anlaşılabilir bir roldür.Kalçalar bedenin oral evredeki göğüsler ve cinsel organ evresindeki penis gibi sadistik-anal evrede erotojenik olarak yeğlenen bölümüdür(Freud 1924).Ve buna ulaşamadığı zaman ise patronunun kendisine uyguladığı poposuna vurarak dayağı kendisine uyguluyor ve daha sonra bunun yerini mastürbasyon alıyor.Kendine zarar verme ile ilgili yapılan literatürdeki ilk açıklamalarda adeta bunun sembolik seksüel bir anlamının olabileceğini hatta bunun direkt mastürbatif bir hareket olduğunu belirten araştırmacılar olmuştur.

Bu koşullarda başlangıçta dövülme düşlemine bağlayan hazzın sadistik mi yoksa mazoşistik mi olarak tanımlanacağına karar vermek bile olanaksızdı.

Depresif-mazoşist kişilik gösteren kadınlarda mazoşistik aşk ilişkileri baskın bir psikopatolojik olgudur.Daha çok ergenlik dönemi başlarında ve sonlarında ideallleştirilen,elde edilemez,bütünüyle hayal kırıklığına uğratan bir erkeğe aşık olmak gelecek aşk hayatını etkileyen bir deneyim haline gelir.’Elde edilemez’ erkeklere ait olmak ya gerçekçi olmayan durumlardaki hayal kırıklığıyla son bulan romantik karşılaşmalara ya da ne olabileceğine ilişkin yıllarca süren romantik bir fanteziye yol açar.Elde edilemez erkeklere aşık olmak ergenlik döneminde ödipal çatışmaların normal bir tezahürü gibi görünsede aşkın karşılıksız olduğu belli olduktan sonra aşkın ısrarla sürdürülmesi ve şiddetlenmesi bu ilişkilerin özelliğidir.Bu kadınlar zaman içinde elde edilemeyen erkeklerden vazgeçip normal bir ilişkiye geçişleri mümkün olmaz.Bu zorlanma içerisinde saplanıp kalırlar.Nitekim buna biz ödip aşk nesnesine duyulan sade bir arzu gibi değerlendiremeyiz.

Mazoşistik piskopatolojiye sahip bu kadınlar cinsel korkular ve engellemelerle,ketleyici ve hatta tehlikeli koşullarda yürütülen tepkisel cinsel ilişkiler arasında gidip gelirler.Ve cinsel ilişkilerinin özellikle acı verici ve aşağılayıcı ya da boyun eğici niteliğini keşfederler.Bu keşif genel itibariyle ruhsal örgütlenmelerinde sado-mazoşistik yapılanmaya sahip partnerlerle birlikte olur.

Mazoşizmin özelliklerinden biri de,öznenin ötekinin ‘şeyi’ olduğunun ileri sürülmesidir. Mazoşist kişi tıpkı bu filmde olduğu gibi ‘seninim,ne istersen yap bana’ der ,yani ‘dilediğin gibi elinde çekip çevirdiğin dışkı bastonunundan başka bir şey değilim senin’ demektedir.Kadının mazoşist konumu,kadının penisi bedenine katabilmek için,hayaller düzeyinde penise kendisinin reva gördüğü davranışı ona,onun bedenine ve benliğine uygulamasını eşine önermesi,böylece aşırılmış penisin yerine tümüyle kendini sunar gibi yapması gerektiğine göre acaba bir yandan da penisin sadist –anal bedene katılmasından doğan suçluluğa bağlanabilir diyebilir miyiz?